Surly Surly

Kitaplar / Yayınlar / ANADOLU'nun KİMYASI 1



      

Bu kitabın satışından elde edilen gelir TÜRKİYE EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ VAKFI'na (TEGV) bağışlanmaktadır. 

Kitabı satın almak için lütfen TIK 'layın.  

 

 

Anadolu'nun Renklerinden Kimyasına

 

'Renk, ışığın kızıdır' der, renkle ilgili okuduğum en iyi tanımlama.

O yüzden Nemrut’un tanrı heykellerinde, Himalaya Dağları'nın zirvelerinde, denizlerin dalgasında renklerin siyahtan mora, kırmızıya, sarıya dönüşmesini görmek için gün doğmadan uyanır, yollara düşerim;  o yüzden sokak aralarında, kemerli yapılarda, antik kentlerde, güneşin olduğu her yerde simsiyah gölgelerin izini sürerim; o yüzden renklerin şenliğe dönüştüğü Ketendereli kadınların başlarındaki çiçekleri, Aydın'da deve güreşlerindeki develerin süslerini, Hintlilerin boyalarını, Venedik'in maskeli yüzlerini, Marakeş'in baharatlarını fotoğraflayabilmek için ışığın koluna girer, dünyayı öyle dolaşırım.

Ve tam da bu yüzden “Anadolu'nun Kimyası 1” adlı kitabı hazırlarken renklerin eteklerinden dökülen kırmızıyı, sarıyı, moru, maviyi, yeşili, turkuazı, pembeyi, beyazı bu sayfalara dağıttım. 

BASF'nin “Sürdürülebilir bir gelecek” için başlattığı ve bu toprakların gençlerine hediye ettiği “81 ilde 81 Kimya Laboratuvarı” projesi kapsamında hazırladığımız “Anadolu'nun Kimyası” serisi, toplamda dört kitaptan oluşacak. Her birinin bir konu üzerinden işleneceği çalışmada ilk kitabın ana teması “Renk”. 

Her kitapta 20 şehrin sokaklarında dolaşıp, dağlarına tırmanacak, nehirlerinden su içecek, geleneklerini tanıyıp lezzetlerini tadarken Anadolu'nun bu kentlerdeki kimyasını bulacaksınız.

Sayfalarında dolaştığınız bu kitapta yer alan kentlerin kimyasını yine kentlere yakıştırdığım renklerle anlatmaya çalıştım. “Kars'ın rengi beyaz olsun” dedim, çünkü karın en sevdiği yerlerden biridir Kars, çünkü o bembeyaz karın içindeki amonyak, karın erimesiyle birlikte azot tuzlarına dönüşür ve toprağı besler. “Diyarbakır'ın rengi siyah olsun” dedim, çünkü gölgeleri gibi bazalt taşı da simsiyahtır. “Malatya'nın rengi turuncu olsun” dedim, çünkü taşını toprağını bereketlendiren kayısının rengidir, bu yüzden de laboratuvarda çalıştığımız gençlerle turuncu dumanlar çıkaran deneyler yaptık. “Edirne'ye de kırmızı yakışır” dedim, çünkü ta 15. yüzyılda dünyaya yayılan “Edirne Kırmızısı” diye bir renkten söz eder tarihin sayfaları. Merak ettikçe araştırdım, buldukça merakım arttı.

Tespitlerimiz oldu bolca, gençlerle ve hayatlarıyla ilgili... Yalnızca biri hariç, istisnasız çalıştığımız bütün kız öğrencilerin saçları uzun. Evet evet, doğudan batıya, kuzeyden güneye, 20 okulda da böyleydi, pırıl pırıl canlı, neredeyse bellerine kadar ve tabii ki çok güzellerdi. Büyük bir kısmının gelecekle ilgili hayalleri var; ne istediklerini, ne okuyacaklarını, ne olacaklarını zihinlerinde şekillendirmişler ve hedeflerinin peşinde koşmaya hazırlar. Bir kısmının ise hayalleri dört duvarın ötesine geçmeyi bekliyor. Akıllı tahtaların akıllı çocuklar değil, kolaya kaçan çocuklar yetiştirdiğini gördük. Pek çoğu kalemle yazmayı seviyor. Biri tahtaya, diğerleri deftere yazarken öğreniyorlar. Neredeyse bütün öğrenciler için ben de bir öğretmendim ve anladım ki “öğretmenim” sözcüğü beni onlara daha çok bağlıyordu.

Seçtiğimiz ilk 20 şehrin okullarında pırıl pırıl gençlerle çalıştık. Okulların müdürleri, öğretmenleri ve tabii ki kimya öğretmenleri heyecan ve merakla beklediler bizi. Karşılaştığımız ilk andan itibaren sevgileriyle birlikte güven duygusuyla da sarıp sarmaladılar. Her birine ayrı ayrı müteşekkir olduğumu belirtmek isterim.

Ve bizi en çok heyecanlandıran beklemediğimiz yerlerde beklemediğimiz okullarla, öğretmenlerle ve öğrencilerle karşılaşmak oldu. Örneğin Kilis'te, Hatay'da, Bursa'da, Diyarbakır'da, Trabzon'da... Hepsine tek tek teşekkür etmek isterim; öğretmenlere, böylesine akıllı, öğrenmeyi seven, meraklı, heyecanlı, üretken, yaratıcı öğrenciler yetiştirdikleri için, öğrencilere, azmedip yoktan var oldukları için, müdürlerine, imkân sağlayıp ve hepsinin elinden tuttukları için....

İlk kitabımızın hikâyesi böyle. Bize çok anı hediye etti, anlatacak sözümüz çok. Darısı diğerlerinin başına diyelim. Renk konusunu işleyerek çalıştığımız birinci kitabımızdan sonra, ikinci kitabımızda taşın, madenin, metalin kimyası üzerinden anlatacağız 20 kenti. Üçüncü kitaptaki kentlerin toprağı, ekini, besini, tadı tuzu konu olacak çalışmalarımıza. Dördüncü kitabımızda ise dört element hava, ateş, toprak ve suyu konu edeceğiz Anadolu'nun kentlerini anlatırken.  

“Anadolu'nun kimyasını bu gençler değiştirecek” diyerek yola çıkan BASF, onlara “Sürdürülebilir bir yaşam” hediye etmek için “81 İlde 81 Kimya Laboratuvarı “ Projesi'ni başlattı. “Anadolu'nun Kimyası” adlı bu dört kitaplık çalışma ile projenin parçası olmaktan mutluluk duyuyorum.

Bu kitabın ortaya çıkmasına sebep projeyi başlatan BASF'ye, projenin ve kitabın sorumluluğunu üstlenen Kurumsal İletişim ve Kamu İlişkileri Direktörü Arzu Deniz Aksoy'a ve BASF Kurumsal İletişim biriminden Selin Çınar Tunguç, Simge Özkan, Seda Diker, Aslı Çelikten ve Soydan Kızgın'a, seyahatlerimizin sorunsuz geçmesini sağlayan Zayende Travel'dan Belkıs Esentürk'e ve 20 şehrin okulunda, öğrencilerle birlikte çalıştığım, her türlü irtibatı sağlayıp, hayatı kolaylaştıran, dostum, çalışma ve yol arkadaşım Ayşegül Çelik Soysal'a teşekkürü borç bilirim.

 

Yelda Baler

Heybeliada, 10 Aralık 2014

 

 

 

      

 

 

 

SATIŞ

 

Şirket Ad :
Ad :
Soyad :
E Mail :
Telefon :
Mesaj :
     
     

 



 
©2016 - Yelda Baler- Bagdat Caddesi Feneryolu Sit. 131/103 Feneryolu / Kadiköy - Istanbul ( Feneryolu Sabit Pazari Yani Köşe Bina )
Tel: 00 90 216 348 90 87 - Faks: 00 90 418 35 00 - GSM - 00 90 533 668 04 10
© Sitede bulunan yazi ve fotograflar, telif haklari kanununa göre yazili ve internet dahil hiç bir ortamda bölümler halinde de olsa, izinsiz yayinlanamaz ve kullanilamaz.